Vitamin eksikliği hepimizin muzdarip olabileceği bir durumdur. Bunlardan birisi de A vitamini eksikliğidir. A vitamini ihtiyacı değişik yaş gruplarında farklılıklar gösterir. Özellikle bebeklik, çocukluk, gebelik ve emzirme dönemleri A vitamini eksikliği yönünden riskli dönemlerdir. Hem bu dönemleri hem de genel olarak A vitamini eksikliğinde görülen hastalıkları sizler için bu içeriğimizde mercek altına aldık.

Bebeklik Dönemi

Yenidoğan bebeklerin, özellikle annenin A vitamini durumu yetersiz ise, daha düşük vitamin düzeyi ile doğacakları gerçektir. Kolostrum ve matür anne sütü A vitamini yönünden zengin kaynaklarıdır. Çoğu bebek ilk 6-12 ay için ihtiyacını direk anne sütünden karşılar, eğer annede A vitamini eksikliği mevcutsa anne sütündeki miktar azalır. A vitamininden zengin gıdalarla beslenen annelerin bebeklerinde doğumdan sonra ilk yıl kseroftalmi riski belirgin olarak düşük bulunmuştur.

Prematüre bebekler de A vitamini eksikliği açısından riskli gruptadır. Retinol seviyeleri gestasyon boyunca artar, en yüksek düzeye trimesterda ulaşır. Retinol seviyesi annenin beslenme ve sosyoekonomik durumunu ile anneden bebeğe geçiş miktarından etkilenir. Bu nedenlerle prematüre bebek düşük karaciğer deposu ve düşük serum veya plazma retinol seviyesi ile doğar. Desteklenmesine rağmen retinol seviyelerini yükseltmek zor olur. Bu durum premetür bebeğin yetersiz alımına, yetersiz absorbsiyonuna, artmış ihtiyacına, yetersiz transport ve/veya yetersiz metabolize edilmesine bağlı olabilir (1).

Çocukluk Dönemi

A vitamini eksikliği en çok okul öncesi dönemdeki çocukları etkiler. Bu dönemdeki çocuklarda hızlı olan büyüme eksikliğe A vitamini eksikliğine neden olur. Ayrıca sık geçirilen enfeksiyonlar katabolizmayı arttırmaktadır. Çocukluk döneminde PEM (Protein Enerji Malnütrisyonu) daha çok bu yaşlarda görülür. A vitamini eksikliği, mortalitenin bu yaş grubunda yüksek görülmesine katkıda bulunmaktadır.

A vitamini eksikliğinin en sık görüldüğü durumlardan biri PEM’dir. Protein enerji malnutrisyonu, gelişmekte olan ülkelerde önemini koruyan bir halk sağlığı sorunudur. Gelişmekte olan ülkelerde çocukların beslenme durumu; ailelerin gelir düzeyi, eğitim seviyesi, demografik özellikleri, aşılanma durumu ve çocukluk çağı hastalıkları ile yakından ilişkilidir. Protein enerji malnutrisyonunda T hücrelerinin sayısı, fonksiyonları ve makrofajların işlevleri, sekretuar immünglobulinlerin ve kompleman sisteminin aktivitesi azalmakta, bu durum da enfeksiyonlara eğilim yaratmaktadır. Sık gelişen enfeksiyonlar da PEM’de A vitamini metabolizmasını bozmaktadır. A vitamini eksikliğinin semptom ve bulguları PEM’de daha belirgin hale gelir. Kseroftalmi vakalarının okul öncesi dönemde sık görülmesi PEM’in en sık bu yaş grubundaki çocuklarda görülmesi ile ilgili olabilir (2).

Gebelik ve Laktasyon Dönemi

A vitamini eksikliği için diğer riskli bir grup da özellikle gebelik ve laktasyon döneminde olan kadınlardır. Maternal A vitamini eksikliği gece körlüğüne yol açar, alımın az olduğu ve malnutrisyonun endemik olduğu toplumlarda annedeki mortalite oranını yükseltir. A vitamini eksikliği yetersiz pankreas aktivitesi yüzünden, A vitaminini emebilme sorunu yüzünden kistik fibrozis ve kolestatik karaciğer hastalıklarında (bilier atrezi, Alagille sendromu, progresif ailesel intrahepatik kolestaz gibi), Down Sendromunda, aktif ve pasif sigara maruziyetinde de sık görülmektedir (3).

A Vitamini Eksikliğinde Gece Körlüğü Oluşur mu?

A vitamini yetersizliği karakteristik olarak göz dokusunda değişikliğe neden olur ve sonunda geri dönüşü mümkün olmayan körlük görülebilir.

A vitamini yetersizliğinin göz üzerindeki klinik belirtileri şu şekilde sınıflandırılabilir;

  1. Gece körlüğü (loş ışıkta görememe),
  2. Konjuktival ve korneal kserosis,
  3. Keratomalasi (korneada yaralaşma ve ülserasyon, görme kaybının ilerlemesi)

1. Gece Körlüğü (Tavuk Karası, Hemeralopi veya Niklatopi)

A vitamininin kimyasal adı olan retinol, A vitamininin retinanın görme gücü üzerinde önemli bir fonksiyonudur ve ışığa hassas (duyarlı) madde gözün farklı miktarlardaki ışığa karşı ayarlanmasını sağlar. Göz yuvarlarının içini döşeyen zar tabakası ince sinir liflerinden oluşmuştur. Görmeyi; 2 türlü hücreden yapılmış olan ve retina adı verilen bu tabaka sağlar. Bu hücreler rod ve kon hücreleridir. Kon hücreleri gündüz görmede etkilidir. Rod hücreleri ise gece görmeyi sağlar. Karanlıkta rod hücresi opsin adı verilen proteinle birleşerek rodopsin (görme purpuru oluşur) halini alır ve görmeyi gerçekleştirir. Gündüz ise rodopsin ışığın etkisi ile tekrar ayrılır.

Rod hücresinin opsin ile karanlıkta birleşmesi ve aydınlıkta ayrılarak görmeyi sağlaması sırasında, her defasında daima bir miktar A vitamini kayba uğrar. Karanlıkta görmenin kusursuz olması için eksilen bu A vitamininin yerine konması gerekir. Ancak bu kayıp kapatılamazsa görme purpuru oluşamaz ve insanlar akşam karanlığında göremezler. Bu hastalığa halk arasında Tavuk Karası denir. A vitamini yetersizliğinin en erken belirtilerinden biri görme pigmentlerindeki kayıp ile görmede zayıflamadır. Bu durum tıbbi olarak Gece Körlüğü, Niklatopi veya  Hemeralopi olarak da açıklanır. Retinadaki rodopsinin dejenerasyona uğraması ile oluşan gece körlüğünde, aydınlık bir odadan karanlık bir odaya geçildiğinde karanlıkta görememe veya karanlığa adaptasyon yeteneğinde azalma ile karşılaşılır. Yetersizlik durumunda; bireyler loş ışıkta veya alacakaranlıkta göremeyebilirler ve gece körlüğü ile farklılıkları ayırt etmede zayıflama ile sıkıntı yaşarlar. A vitamininin görmede etkin biçimi retinal aldehittir ve gözdeki rod ve kon hücrelerinde, bir pigment olan, ışığa karşı duyarlı rodopsinin oluşmasında yaşamsal öneme sahiptir (4).

2. Konjunktival ve Korneal Kserosis (Kseroftalmi)

A vitamini ve retinoidler epitel hücrelerin farklılaşmalarının sürdürülmesinde rol oynadıklarından, uzun süreli eksiklikler, en yıkıcı etkileri gözde izlenen birtakım değişikliklere neden olur. En duyarlı hücreler gözün kornea ve gözyaşı bezlerinin epitel hücreleridir. Yetersizliğin ilerlemesi ile gözlerde kızarıklık, yanma, kaşıntı oluşur. Gözyaşı normalden daha az orana düşer. Göz adeta kurumaya başlar, yanma, batma devam eder ve göz iyice kızarır. Yetersizlik daha da devam ederse gözyaşı tamamen kesilir. Bu oküler değişiklikler Kseroftalmi (Kuru Göz) olarak adlandırılır (5).

3. Bitot Lekeleri ve Keratomalasi

Kseroftalmiye neden olan A vitamini yetersizliğinin daha da devam etmesi gözde küçük, opak plaklar şeklinde keratin debrislerinin oluşumuna neden olur. Bu durum Bitot Lekesi olarak tanımlanır. Bu lekeler öncelikle gözün beyaz tabakasında meydana gelir ancak yetersizliğin devam etmesi durumunda renkli yuvarlak kısmı örten zarda da görülür. Kornea kuru ve mat bir hal alır ve görme bulanıklaşır. Korneada meydana gelen bu duruma Keratomalasi (Korneada Yumuşama veya Ülserasyon) denir. Keratomalasia durumunda iken; gözde mikroplanma meydana gelir ve iltihaplanma olursa veya yetersizlik durumu devam edip yetersizliği önleyici takviye programları uygulanmazsa, bu durum tam körlükle sonuçlanabilir. Retinoik asit, korneadaki konjuktival zardaki ve diğer oküler yapıdaki hücrelerin farklılaşmasında görev aldığı için keratomalasiyi önler (6).

A Vitamini Eksikliği Hastalıkları

Epitel Doku

A vitamini; deri, burun içindeki mukus zarı, boğaz, sindirim sistemi, üreme sistemi ve gözler gibi vücudu örten hayati doku olan epitel doku hücrelerin sağlıklı olmasında koruyucudur. Bu dokular enfeksiyonlara karşı korunmayı sağlar. Mukus salgılayan epitelin düzenli olarak farklılaşmasında önemli rol oynar. A vitamini eksikliğinde epitel hücreleri kurur, yassılaşır ve keratinize olur. Bu etki öncelikle gözdeki epitel hücrelerde belirgindir. Daha sonraki etkileri deri yumuşaklığı üzerinde olmaktadır.

A vitamini yetersizliği karakteristik olarak deri yumuşaklığında değişikliğe neden olur. Deri kurbağa veya kaz derisi gibi bir görünüme sahip olur. A vitamini yetersizliğinde deride kuruluk, kalınlaşma, kabuklanma, renk koyulaşması, kıllarda dökülme ve pütürlenme gibi durumlar görülür. Deride kuruluk ve pütürleşmeye “foliküler hiperkerotozis” denir. İleri derecede kuruma sonucu deride çatlama ve yaralar olursa deride “fil derisi” görünümü olabilir. Deride bu bozulmaların nedeni olarak ter ve yağ bezleri ile kanallarındaki epitel hücrelerinin bozulması ve normal salgı yapamayışı gösterilmektedir. Özellikle akne vulgaris gibi keratinizasyon defektleriyle giden hastalıklarda, A vitamini topikal ve oral olarak kullanılmakta ve hastalar oldukça fayda görmektedir (7).

Üreme Sistemi ve Böbrekler

Dişi ve erkeklerde normal üreme işlevlerinin sürdürülebilmesi için retinoidler gereklidir. A vitamininin üreme sistemindeki steroid hormonlarının sentezinde rol alması nedeni ile retinol ve retinal yokluğunda erkeklerde anormal sperm oluşumu görülür Kızlarda ise sık geçirilen genitoüriner infeksiyonların preterm doğumu tetiklemesi ile ölü doğum oranı artar. Üriner sistem boşluklarına düşen keratin debrisleri de böbrek ve mesane taşlarına zemin hazırlar (8).

Hücre Bölünmesi – Büyüme ve Gelişim Bozuklukları

A vitamini hücre bölünmesi ve farklılaşmasındaki rolü nedeniyle büyüme ve gelişme üzerinde de etkilidir. A vitamini esas olarak yumuşak dokuların ve iskelet sisteminin büyümesini sağlar. Protein sentezinin ve hücre zarının dayanıklılığında etkilidir. A vitamini iskelet ve yumuşak dokunun büyümesi için gereklidir. Bu etki vitaminin protein sentezi, mitoz ve hücre membran stabilize edici etkisiyle ortaya çıkmaktadır.

Genç laboratuvar hayvanlarında A vitamini eksikliğinin büyümeyi yavaşlattığı veya tamamen durdurduğu belirlenmiştir.

Gebelik sırasında uygun miktarda alınan A vitamini, fetüsün gelişmesi ve anne sütündeki A vitamini oranının yeterli olması için esastır (9).

Hematolojik Sistem Rahatsızlıkları

A vitamini demirin karaciğerden hareketinde rol oynamaktadır ve hemoglobin oluşumuna etki eder. Serum A vitamini düzeyi hemoglobin seviyesi ve ferritin düzeyinden etkilenmektedir. Hemoglobin seviyesi serum A vitamini seviyesini etkiler. A vitamini seviyesi de hemoglobin seviyesini etkiler. Hemoglobin seviyesindeki bir birim değişiklik serum A vitamini seviyesini aynı yönde 0.004 birim etkiler. A vitamini eksikliği demir metabolizmasını etkileyerek aneminin oluşmasına neden olur. Demir de A vitamini metabolizmasında rol alır. Ferritin düzeyi arttığında serum A vitamini düzeyi azalır. A vitamini eksikliği, depo demirinin hematopoetik doku tarafından kullanılmasını etkilemektedir. Ferritin yüksek molekül ağırlıklı demir deposu olarak görev gören demir içeren bir proteindir. Ferritin molekülü tam satüre olduğu zaman, ağırlığının %20’sinden fazlasının demir tarafından oluştuğu gösterilmiştir. En iyi hemoglobin cevabı, demir ve A vitamini eksikliği aynı anda düzeltilirse elde edilir.

Sindirim Sistemi

Burun, ağız, dil, tükrük bezleri, boğaz ve akciğerlerin içindeki bronş denilen inceli, kalınlı hava borusunun içini döşeyen zarlarda da tıpkı gözlerde olduğu gibi değişmeler, bozulmalar olur. Ağız, burun kurur ancak içilen su ve yenilen besinler ile ağız ıslatıldığı için ağızda tam bir kuruluk hissedilmez. Mide ve bağırsak yolunun, sindirim sularını salgılayan bezlerin içini döşeyen zarlarda da yıkımlar oluşur. Bu sebeple hastalarda iştahsızlık mide ve bağırsak ağrıları, kabızlık ve ishaller görülür. Bağırsak mukozasında goblet hücrelerinin sayısında bir azalma görülür. Bağırsak epitelindeki değişiklikler ve pankreas kanal epitelinin metaplazisi yaygındır. Bunlar A vitamini yetersizliğinde görülen diyareden sorumludurlar (10).

Diğer Rahatsızlıklar

Retinoik asitin büyüme ve farklılaşmasındaki düzenleyici etkisi antikarsinojenik bir etkiye sahiptir. hücre farklılaşmasının düzenlenmesinde rol oynar. A vitamini ile kanser oranı arasında bir ilişki olabilir bu durum A vitamininin hücre farklılaşmasını düzenlemedeki rolünden ileri gelmektedir.

Bu çalışmalar, çeşitli nitelikteki kanserler arasından akciğer ve mide kanseri merkez olmak üzere kanser riskini azaltmada ışık tutabilirler.

Beta karoten ve diğer karotenler; lipitler, proteinler ve nükleik asitlerin oksitlenmesi sonucu oluşan serbest radikallere karşı koruyucu etki gösterir. Beta karoten x-ışınlarına, kansere ve hücre değişimine karşı direkt koruyucudur. Yapılan bir çalışmada (özellikle sigara içen kişilerde) bazı tiplerdeki akciğer kanserlerine karşı beta karotenin koruyucu olmaktan daha fazla katkıda bulunduğu belirtilmiştir.

Dünya Kanser Araştırma Kurumu (WCRF) ve Amerika Kanser Araştırma Enstitüsü (AICR) tarafından yapılan panelde karotenlerin akciğer kanseri riskini azalttığı ve serviks (rahim ağzı kanseri), meme kanseri, rektum (bağırsak kanseri), kolon, mide ve özafagus kanserlerinin azalmasına olanak verdiği fakat yetersizlik durumunda mesane, endometrium, yumurtalık, gırtlak kanserlerinin varlığı ifade edilmiştir (11).

YORUM YAZ:

Yorum bırak!
Lütfen adınızı giriniz